Ağva Evde Masaj Hizmetleri – Masör Ece

Ağva Evde Masaj Hizmetleri – Masör Ece

AÄŸva Evde Masaj sözcüklerin fenalık saçan anlamını, ancak kabus gibi yüreÄŸime çöktükleri süre kavrayabiliyordum. Annem, portakal rengi bir giysi diktirmiÅŸti. Tango rengi entari diye ad takmıştık. Louise, yolun bir tarafından öte tarafına, hizmetçiye seslendi: “Madamın bugünkü kılığını gördün mü? Amma da eksantrik haa!” gene bir baÅŸka gün, Louise merdivenin dibinde kapıcının kızıyla baÅŸ baÅŸa vermiÅŸ, dedikodu yapıyordu. Annem de, iki kat yukarıda, piyano çalıp, ÅŸarkı söylüyordu. Louise “Aman!” dedi. “Madam baÅŸladı yine karga gibi ötmeye!” Eksantrik. Karga. Bu sözler, müthiÅŸ korkunç geliyordu bana. Bu sözlerin annemle, o güzel, zarif, bülbüller benzer biçimde ÅŸakıyıp piyano çalan annemle ne gibi bir ilintisi olabilirdi? Fakat bunları söyleyen de Louise’di.

AÄŸva Evde Masaj bu sözlerdeki fesadına iyi mi karşı koyabilirdim? Kendimi baÅŸkalarına karşı nasıl savunacağımı biliyordum. Ama Louise’e karşı elimden bir ÅŸey gelmezdi. Louise demek, adaletin ta kendisi demekti; doÄŸruluÄŸun ve gerçeÄŸin ta kendisi demekti. Ona duyduÄŸum bu saygı, söylediklerini yargılamama engel oluyordu. Çünkü Louise’in sözlerini yalnız zevksizliÄŸe baÄŸlamak yetmeyecekti. Kötü niyetini, sadece öfkeye baÄŸlayabilir ve annemle aralarının iyi olmadığına hükmedebilirdim.

AÄŸva Evde Masaj

AÄŸva Evde Masaj o takdirde de, ikisinden birinin kusurlu olması gerekiyordu. Hayır, iÅŸte bu hiç olmazdı! İkisinin de muhteÅŸem kiÅŸiler olmasını istiyordum. Louise’in dediklerini, anlam kabuÄŸundan sıyırıp çıkarmaya çalışıyordum. Benim aklımın ermeyeceÄŸi nedenlerden dolayı, Louise’in aÄŸzından bazı tuhaf sesler çıktı diyordum.

Fakat bu da pek iÅŸe yaramıyordu. O günden sonrasında, annem ne vakit yeni bir ÅŸey giyse, yahut ÅŸarkı anlatmaya baÅŸlasa, bir acayip huzursuzluk duydum. Üstelik Louise’in dediklerine eskisi kadar örutubet vermemem gerektiÄŸini de aklıma koyduÄŸum için, onu da can kulağıyla dinlemez oldum. GüvenliÄŸimi tehdit eden ÅŸeyleri görmezden gelmekte üstüme yoktu. Bunu saÄŸlamak için de “tehlikesiz” sorulan yeÄŸliyordum hep. DoÄŸum sorunu pek kurcalamazdı aklımı, öncelikle, annelerin çocuklarını satın aldıklarını söylemiÅŸlerdi.

Olur, dünya öylesine büyük ve geniÅŸ ki, bir köşesinde bebek satan bir dükkân da bulunabilir diye düşünmüştüm. Sonra bu cevaplar unutuldu. Ben de kendime daha belirsiz bir çözüm buldum: “Çocukları tanrı yaratır, ” diyordum. Dünyayı yaratan tanrıydı, Adem babamızı yaratan tanrıydı. Öyleyse boÅŸ beÅŸikten bebek yaratmasında ÅŸaşılacak aslabir ÅŸey yoktu. Mukaddes güçlere inanmak, merakımı gidermiÅŸti. Tanrı kavramı, her ÅŸeyi açıklamaya yetiyordu. Bu kutsal oluÅŸumun detaylarını da, zamanı eriÅŸince yavaÅŸ yavaÅŸ öğreneceÄŸime inanıyordum.